top of page

İzmir Körfezi’nde özellikle yılın belli dönemlerinde yoğunlaşan ve halk arasında ‘deniz marulu’ olarak bilinen ulva lactuca, bilimsel bir çalışmanın öznesi oldu. Sürdürülebilir Kalkınma Gençlik Liderleri Eğitim Programı (SÜGEP) Akademi tarafından geliştirilen proje ile çevre kirliliği ve kokuya sebebiyet veren deniz marullarının ambalaj sektöründe ham madde olarak kullanılması hedefleniyor.


SÜGEP Akademi’de eğitim alan genç sürdürülebilirlik liderleri tarafından geliştirilen proje fikrine göre, İzmir Körfezi’nde popülasyonu kontrolsüz bir şekilde artan ve bir yönüyle çevre sorununa neden olan makro alglerden ulva lactuca, ambalaj sektörü için alternatif bir ham madde olacak. Gençler, geniz marulunun içeriğinde bulunan selülozun ambalaj sektöründe yoğun bir şekilde kullanılmasından hareketle ambalaj ham maddesi elde etmeye yönelik çalışma sürdürüyor. Saha çalışması gerçekleştiren ve topladıkları numunelerle ARGE çalışması başlatacak olan proje yürütücüleri, deniz marulunun plastik maddelere alternatif olabileceğini söylüyor.




BİYOÇÖZÜNÜR HAM MADDE

SÜGEP Akademi Başkanı Umut Dilsiz, “Sürdürülebilirlikle ilgili eğitimler alan gençler, hem çevresel sorunlara sürdürülebilir bakış açısıyla çözüm getirmeye çalıştı hem de İzmir’in geneline yayılmış bir soruna eğildi. Öğrencilerimiz önce eğitimlerini aldı, sonra da saha çalışmalarını yürüttük. Projenin odağında, iklim değişikliğinin bir sonucu olarak İzmir Körfezi’nde koku probleminin oluşmasına neden olan ve herkesin şikayetçi olduğu bir sorun var. Kokunun ana kaynağı, kıyı şeridi boyunca yayılmış olan ulva lactuca. Bu durum aslında çevre sorunu gibi gözükse de öğrencilerimiz yaptığı araştırmalarla ulva lactucanın potansiyel bir biyoçözünür ham madde olabileceğini tespit etti. Çoklu fayda yaklaşımı ile hem alglerin körfezden temizlenmesi hem de bir ham madde olarak ekonomiye kazandırılması hedefleniyor” dedi.


Genç Sürdürülebilirlik Lideri Ceyla Şen “Ekip olarak İzmir Körfezi’nde tekne ile tur attık. Tur sonucunda özellikle İnciraltı ve Bostanlı mevkiinde ulva lactucanın daha yaygın olduğunu tespit ettik. Topladığımız deniz marullarını laboratuvarda ARGE çalışmalarını başlatacağız. Projemiz ile deniz marullarının ambalaj sektöründe ham madde olarak kullanılmasını hedefliyoruz” derken, Yasmin Ulu ve Nehir Göknar da “Saha çalışmaları yaparken ilk defa bu kadar fazla deniz marulu gördük. Projemiz gerçekleştiğinde hem çevre kirliliği ortadan kalkmış olacak hem de deniz marulları ekonomiye kazandırılacak” diye konuştu.


 
 

Neo-Kolektivizm, Çevre Hareketi Bu Kez Umut Vaadediyor mu? Bugün, Dünya Çevre Günü'nü kutluyoruz! Her yıl farklı bir tema etrafında düzenlenen bu özel gün, çevresel farkındalığı artırmak ve çevresel krizlere dikkat çekmek amacıyla 50 yılı aşkın bir süredir kutluyoruz. Bu yılın teması, plastik kirliliği konusunda çözüm önerileri sunan #BeatPlasticPollution kampanyası altında yer alıyor. Birleşmiş Milletler, Dünya Çevre Günü'nü "insanların günü" olarak tanımlayarak, yerel, ulusal veya küresel düzeyde toplumun bir parçası olarak harekete geçme fırsatı sunduğunu vurguluyor.


Çevresel ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kaldığımız günümüzde, neo-kolektivizm kavramıyla tanışmanızı istedik. Toplumun karmaşıklığı göz önüne alındığında, ağlar oluşturma, büyütme ve işbirliği becerilerimizin önemi hiç bu kadar büyük olmamıştı. Bireyler olarak, bu değişimi hızlandıran en büyük itici güçlerden birinin kolektif hareketler olduğunu söyleyebiliriz. Neo-kolektivizm trendi, benzer değerlere sahip insanların bir araya gelerek bireysel farklılıklarını kutladığı topluluklar oluşturmasını teşvik ediyor. Bu topluluklar, hem bireyselliği besliyor hem de sorunlarla yalnız olmadığımızı hissettiriyor.

İklim değişikliği, cinsiyet eşitsizliği ve ekonomik dalgalanmalar gibi konular, Y ve Z kuşaklarını etkileyerek evrensel bir empatik duyarlılığın ortaya çıkmasına sebep oldu. Büyük çoğunluğumuz, sürdürülebilirlik yanında yenileyici ve etik değerlere dayanan tercihler yapmaya başladık. Bu bütünsel yaklaşım, gezegenimiz ve sosyal çevremizle olan bağlantımızı yeniden dengelerken, daha az tüketim ve daha verimli bir yaşamı hedefliyor.

Gelecek hepimizin ortak sorumluluğu altında şekilleniyor. Bugünün anlamını hatırlayarak, sürdürülebilir bir yaşam vizyonunu dünya genelinde büyüyen bir toplulukla paylaşmak istedik. Pozitif iletişimi sürdürmeye ve farkındalığı yaymaya devam edeceğiz, çünkü bu en etkili yollardan biri.

 
 


ASD açıklamasına göre, geçen yılı 7,5 milyar dolar ihracatla tamamlayan ambalaj sektörü, en büyük pazarı olan Avrupa'ya yoğunlaşmayı hedefliyor. "Kriz dönemlerinde ülkeler maliyetlerini düşürmek için yakın coğrafyadaki yeni tedarikçilere bakıyorlar. Avrupa, Çin'e çok uzak ama Türkiye'nin dibinde.’’ Çelik Ambalaj, avrupa standartlarını karşılayan FSC Belgesi ile, Avrupa pazarına çözümler üretebilen donanıma sahip ambalaj üreticileri arasında yer alıyor.


Bu kapsamda avrupalı iş ortaklarına nitelikli çözümler sunuyor ve ihracat hedeflerine destek oluyor. Veri Kaynağı: AA



bottom of page